1 2 3 4

9 Ocak 2013 Çarşamba

'60 aylık'lar okula alışamadı!


Eğitimciler, okul öncesi eğitim almadan ilkokul 1. sınıfa başlayan 5 ve 5.5 yaşındaki (60 aylık) çocukların büyük zorluklar yaşadığını belirtti.
Okulöncesi eğitim almadan ilkokul 1. sınıfa başlayan 5 ve 5.5 yaşındakiçocuklar çok zorlanıyor. El becerileri olgunlaşmadığı için çalışmalara katılmıyorlar, “Ben yapamıyorum” diyerek geri çekiliyorlar. Öğretmenler, “Daha öncekilerde iyi kötü çalışmalara sınıfın tamamı katılabiliyorken bu dönem, yaş gruplarının tamamını etkinliklere katmakta dirençlerle karşılaşıyoruz. Öğrenciler arasındaki bu iyi/kötü farkı da öğretmenleri zorlamakta ve yormaktadır” diyorlar.
Anadolu yakasında bulunan 20 ilkokuldan 75 1. sınıf öğretmeninin görüş, eleştiri ve yorumlarından oluşan çalışma, eski Eğitim-Sen Genel BaşkanıAlaattin Dinçer tarafından rapor haline getirildi. Öğretmenlerin verdiği bilgiye göre sınıflarda bulunan öğrencilerin yüzde 12’si 60-66, yüzde 25’i 66-72, yüzde 63’ü 72 ay ve üzeri çocuklardan oluşuyor. Sınıf mevcutları 35-45 arasında değişiyor. Okulların 3 tanesinde tam gün, 17 tanesinde ikili eğitim yapılıyor.

SINIFLARDA KÖTÜ KOKU!
Öğretmenlerin 3 aylık değerlendirmesi şöyle:
• Çocuklar kurallı yaşamdan sıkılıyor, sık sık hastalanıyor.
• 5 yaş ile 7 yaş çocukları arasında; algı-öğrenme, zekâ kavrayış düzeyi bakımından çok açık farklar bulunuyor. Duyuşsal-bilişsel düzeyde 5 yaş grubu öğrenciler hep geriden geliyor. Sınıfı bir seviyede ortaklaştırmak ve aynı düzeyde ilerlemek pek mümkün olmuyor.
• Sınıfların her türlü ihtiyaçlarının karşılanması tamamen 1. sınıf velilerine yüklenmiş durumda.
• Okulların açılmasının üzerinden 2.5 ay geçmesine rağmen tuvalet vs. diğer ihtiyaçların giderilmesi konusunda 5 ve 5.5 yaş grubuna yönelik bir düzenleme yapılmadı.
• Sınıflarda geçen yıllara göre daha çok uyum sorunu var; bu durum sınıf düzeninin oluşmasını güçleştiriyor, okul ve sınıf kurallarına uymada sıkıntılar yaşanıyor.
• Çocuklar teneffüslerde oyun başlatma, sürdürme, iletişim kurma becerileri yönünden tam gelişmemiş olduğundan dürtüsel davranıp daha çok kavga edebiliyor.
• Özellikle yaşları küçük olan öğrenciler öz bakım becerilerini yerine getirememeleri sonucunda beslenme saatlerinde ve tuvalet ihtiyacını gidermede sıkıntılar yaşanıyor. Okul kıyafetlerini temiz tutma konusunda bile sıkıntılar oluyor.
• Sınıfların aşırı denebilecek düzeyde kalabalık olmasından dolayı sınıflar eskisinden daha kirli, havasız ve kötü kokuyor.

MOTİVASYONDA ZORLUK!
• “Sınıfta sergilediğimiz etkinlikler sabahçı öğrenciler tarafından yırtılarak atılıyor, zarar veriliyor. Çünkü kendimize ait bir sınıfımız yok. Son üç dersi hava karardıktan sonra yapıyoruz. Öğrencileri derse motive etmekte güçlük yaşıyoruz. Öğrenciler yaşları küçük olduğundan ders araç-gereçlerini eksik getiriyor. Dersi takip etmekte güçlük yaşıyor”
• Uyum ve hazırlık kitabındaki etkinliklerin bazıları öğrenci seviyesi gözetilmeden hazırlanmış.”
• Beşinci sınıfların seçmeli derslerinden dolayı teneffüsler kısaldı, öğrencilerin enerjilerini boşaltacakları, dikkatlerini tazeleyecekleri; öğretmenlerin dinlenip nefes alacakları zamanları çok az.

Kaynak: Cumhuriyet GAZETESİ

21 Aralık 2012 Cuma

Montessori Yöntemi ve Felsefesi Nedir?


Montessori Yöntemi’nin en önemli özelliği yöntemin kendine has bir eğitim felsefesinin üstüne inşa edilmiş olmasıdır. Maria Montessori kendi oluşturduğu eğitim yöntemini anlatırken şöyle der “Çocuğu çalıştım. Çocuğun bana verdiklerini aldım ve onları ifade ettim. İşte Montessori Yöntemi budur. ” Bugün dünyada Montessori Eğitimi öncelikle okul öncesi ve ilköğretimde uygulanmaktadır.


Montessori Yöntemi, çocuğun bir birey olarak tüm özelliklerini mümkün olabilecek en ileri seviyede geliştirmeyi hedefler. Bu yolda çocuğu sorular üreten ve sorularına cevaplar bulabilen biri olarak yetiştirir. Önemli olan kişinin kendine yeterli bir birey olabilmesidir.

Montessori Yöntemi özünde üreten ve mutlu insanlar yetiştiren bir hayat eğitimidir.

Montessori felsefesinin temeli; çocuğun ileride olacağı kişiyi, potansiyel olarak içinde taşıdığı düşüncesidir. Çocuğun bedensel, entelektüel ve duygusal potansiyeline tam anlamıyla ulaşması için özgürlüğe ihtiyacı vardır. Ama bu özgürlük, düzen ve özdisiplin yoluyla erişilecek bir özgürlük olmalıdır.

Dr. Montessori’ye göre çocuk, içi yetişkinler tarafından doldurulacak boş bir kâse değildir. “Konsantre olabilme ve uzun süre yoğunlaşabilme, irade disiplini ve olumlu sosyal davranış, öğrenme hevesi ve düzenli düşünme, hissetme ve hareket etme” özelliklerine sahipti. Bunlar, Montessori’ye göre psişik açıdan sağlıklı yeni çocuğun özellikleridir.

Montessori felsefesinde ‘çocuğun bireyselliği’ ön plandadır. Her çocuk, kendine özgü bir gelişime sahip bireysel bir kişiliktir.

Bir Montessori sınıfında, ‘evcilik’ anlayışı yerine, her davranışın gerektirdiği gerçek materyallerle ‘çalışmak’ ön plandadır. Çocuklar oynarken (aslında çalışırken) sınıf düzeninden ve malzemelerin korunmasından da sorumludurlar. “Yöntem; Çocuğa, Bilgiyi Dolaylı Olarak Öğretir ve Çocuklara Kendi Kendilerine Bakabilmeleri İçin Yardım Eder.”

MONTESSORİ EĞİTİMİNDE BASAMAKLAR

* Çocuğun Başkalarına da Hizmet Etmesi, Kendisine Verilenleri Yaşadığı Ortama Geri Vermesi; M. Montessori; “Eğitim mutlaka kişiye evrensel görevini öğretmelidir.” der. Sınıfta her materyalin sadece bir tane olmasının nedeni çocuğa sabrı, toleransı, başkalarını düşünmeyi ve paylaşmayı öğretmektir.

* Dünya Barışı: Evrensel görevlerin anlaşılması manevi bir gelişmedir ve iç barışı sağlar. İç barış da dünya barışının oluşmasına yardım eder.

* Hazırlanmış Çevre: Sınıf ortamı, öğrenmeyi mümkün kılan çeşitli çalışma alanları, çocuğun keşfetme eğilimini doyuracak şekilde yetişkin tarafından hazırlanır. Hazırlanmış ortamdaki zengin eğitim malzemeleri ile çocuklar kendi özgür seçimleri doğrultusunda, yaşlarına uygun beceri ve bilgileri kazanırken, büyük haz alırlar ve ilköğretime tam anlamıyla hazır hale gelirler.

* Özgürlük : Bir Montessori sınıfında çocuk; seçim yapmak, düşünmek ve bu düzenli hazırlanmış çevrede yaratıcı olmak için özgürdür. Özgürlüğün ilk şartı “bağımsızlık”, ikinci şartı ise “hazırlanmış çevre”dir. Üçüncü şart ise “özgür seçim”dir. Bu da düşünme ve muhakeme gücü ile bağlantılıdır. Çocuklara yetişkin yardımı olmadan, yalnız hareket etme olanağı verilmezse, onları hazırlanmış bir çevreye yerleştirmenin anlamı olmaz.

* “Bana Bunu Kendim Yapabilmem İçin Yardım Et.” : Öğretmenin çocuğa yapabileceği gerçek yardım; onun hassasiyetini ve ilgisini takip ederek seçenekleri net olarak sunmak, müdahaleden kaçınarak yaratıcı gücünü ortaya çıkarabilmesini sağlamaktır.

* Disiplin : Montessori, disiplinin, doğumla başladığına ve çocukta ortaya çıkması için yetişkin sevgi, saygı, güven ve özgürlük atmosferini yaratması gerektiğine inanır. Yetişkin, arzu edilen davranış konusunda model olmalı ve aynı zamanda çocuğu bu tarz davranışlara doğrudan yönlendirmelidir.

“Çocuğun özgür gelişmesinin sırrı; ruhen beslenmesi için gerekli olan şeylerin organize edilmesidir.” Bunun gerçekleşebilmesi için de ‘çevre’nin düzgün bir şekilde hazırlanmış ve gereken araçlarla donatılmış olması gerekir. Eğer çocuk kendi ihtiyaçlarına uygun bir çalışma alanı bulursa, bu onun kendisini geliştirmek için gerek duyduğu ihtiyacı, bize bildirmesini sağlar. Montessori eğitim sistemi, çocuğa bu çevreyi kurar ve çocuğun bu hazırlanmış çevrede güven içinde büyümesini sağlar.

Montessori yönteminin dayandığı dört temel ilke bulunmaktadır. Bunlar;

(1) “Kendi başıma yapmama yardım et”

(2) Her canlı varlığın kendine özgü bir gelişme planı vardır,

(3) ortam çocuğun yoğunlaşmasına elverişli olmalıdır,

(4) çocuğun gelişim evreleri “hassas dönemlerden” oluşmaktadır. Bunlar;

(1) “Kendi başıma yapmama yardım et”:

Montessori yönteminin çok sık tekrarlanan temel formülü budur. Çocuğu eğitimin gerçek bir rehberi olarak izlemek gerekir.Esas itibariyle “insan oğlu kendi kendini inşa eder.” Yetişkinin görevi çocuğun kendisini inşa etme sürecinde ona eşlik etmektir. Ve öncelikle kendisini geliştirmesinin ve kendisini inşa etme çalışmasının önündeki engelleri kaldırmak gerekir.

(2) İçkin (kendiliğinden) yapılanma planı:

Montessori, “hayatın doğal düzenine göre önceden yapılan bir şema bireylerin niteliğini belirler” diyor.

Eğitimde çocuğun özgür olması, içkin yapılanma planıyla belirlenen normal gelişimi engelleyen kösteklerden kurtulmadır. Her varlık gizli, örtülü güçlere sahiptir.

(3) Odaklanma ve dikkat:

Eğitimci çoçuk için amaçlı bir çevre ve ortam oluşturmalıdır. Bu ortam ona normal gelişme yönünde tüm varlığını toplamasına imkan vermelidir. “Odaklanma kendiliğinden kendi kendine eğitimin gerçek başlangıcını oluşturur ve çocuğu özgürleştirir.“

Öğretmenin temel görevlerinden biri uygun bir eğitim ortamı düzenlemektir.

Hazırlanan ortam odaklanmayı, iç düzeni, faaliyete yönelimi sağlamalıdır. Buradan hareketle çocuk çok sıkı incelemelerde bulunabilsin. Kısacası ortam çocuğun gelişim özellikleri dikkate alınarak uygun bir biçimde düzenlenmelidir.

(4) Gelişme Evreleri ve Eğitim:

Doğada kayıtlı kronolojik bir düzen vardır. Bu düzen çocuğun gelişme aşamaları, yani “hassas dönemler” olarak kendini göstermektedir. Eğitim bu dönemlerde duyarlı olmalıdır. Gelişim çizgisel bir seyir takip etmemesine rağmen, eğitim sistemi tamamıyla bu yanlış dogma üzerine inşa edilmiştir. Gelişme düz bir çizgi değildir, bir başkalaşımdır ve birbiri ardına gelen aşamalardan oluşmaktadır. Eğitim kendisini bu duruma uydurmak zorundadır.

Çocuklar bir gün yetişkin olacaklar ve hemen şimdi geleceklerini inşa etmeye başlamaktadırlar. “Hayatta başarılı olmak” için, her şeyden önce kendilerine güvenmeleri gerekir. Kendine güven aynı zamanda başkasına saygı temeline dayanmaktadır. Yetişkin bu dönemde çocuğun bu görevi başarılı bir biçimde yerine getirmesinde yardımcı olmalıdır. Bunun için yetişkin çocuğa bağımsız hareket etme, kendi başına yapabilme ve bağımsız düşünme imkanı vermelidir.

Bunu yapabilmek için, evde anne-baba, okulda öğretmen çocuğun hizmetine çocuğa uygun bir çevrede uygun öğretim materyali sunmalıdır. Bu materyal, çocuğun kültürün temel kavramlarını( yazma, okuma, matematik, biyoloji, coğrafya…) kendi kendine keşfetmesinde yardımcı olmalıdır. Çocuğun kişiliğinin ve zekasının gelişmesinde, hareket etme gözlem yapma, beş duyu organının hassaslaştırılması, sosyalleşme ve çalışmadan zevk alma önemli bir işleve sahiptir.

Tanınmış Bazı Montessori Öğrencileri:

1-Jeff Bezos, Amazon.com’un kurucusu

2-Sergey Brin ve Larry Page, Google.com’un kurucuları

3-Friedensreich Hundertwasser, Avusturyalı ressam ve mimar

4-Jimmy Wales, Wikipedia’nın kurucusu

5-Katherina Graham, Washinton Post’un sahibi ve editörü,

Kaynak: Eriman TOPBAŞ, Montessori Yöntemi İle Çocuk Eğitimi, Tekağaç Eylül



Yayıncılık, Ankara,2004

"Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi" Projesi


Haber: 'Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi' Projesi

Ağrı'da "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi" Projesi kapsamında toplu temelli erken çocukluk hizmetlerinin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara başlandı.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın UNICEF'in teknik desteği ve Avrupa Birliği'nin finansal desteği ile hayata geçirdiği "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi" projesi, 10 pilot ilerinden biri olan Ağrı'da da başladı. Konu ile ilgili gazetecilere açıklama yapan İl Milli Eğitim Müdürü FatihBaşak, "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi" Projesi'nin dezavantajlı çocukların ve ailelerinin gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıt ve devamlarını artırmaya katkı sağlamayı amaçladığını belirterek, "MEB kurumlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının, belediyelerin ve STK'ların kapasitesini arttırmak ve toplum temelli modeller ve ortaklıklar geliştirmek yoluyla dezavantajlı çocuklar ve aileleri için nitelikli gündüz bakım ve okul öncesi eğitim hizmetleri oluşturmak ve geliştirmektir" dedi.

Projenin, pilot olarak seçilen Adana, Ağrı, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, Hatay, İzmir, Mersin, Şanlıurfa ve Van illerinde uygulandığını ifade eden Başak, MEB ve UNICEF tarafından görevlendirilen Saha Koordinatörü Sevgi Özdinç'in Ağrı'daki ilgili kuruluşlar ile görüşmelere başladığını söyledi. Toplum temelli hizmetlerin; yerel düzeyde oluşum, yerelin ihtiyaç ve özelliklerine uygunluk, yerel katılım ve yerelden sahiplenme ilkelerine dayandığını dile getiren Başak, sözlerine şöyle devam etti:

"Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında oluşturulacak olan toplum temelli erken çocukluk hizmetlerinin Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda, yerel yönetimler, kamu kurum ve kuruluşları, özel kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları işbirliği ile oluşturulması ve yürütülmesi, yerel kaynakların etkin bir şekilde kullanımı ile finanse edilmesi, özellikle okul öncesi eğitime erişimi olmayan ve erişim zorluğu yaşayan dezavantajlı çocukları yönelik engelli, yoksul, göç ile gelmiş, roman, kırsal ve dağlık bölgelerde yaşayan vs. oluşturulması, çocukların farklı ihtiyaçlarına göre şekillendirilebilme esnekliğine sahip olması yani tam günlük, yarım günlük, haftada 2-3 gün tam veya yarım günlük programlar, oyun otobüsleri, çocuk-ebeveyn programları ücretsiz olması, var olan ancak kullanılmayan/atıl durumda olan fiziksel mekanların donatılmasıyla hızlı bir şekilde ve düşük maliyetler ile oluşturulması, Millî Eğitim Bakanlığı onaylı eğitim programının vizyon ve ilkelerini temel alması ve Millî Eğitim Bakanlığı'nın kalite standartları temelinde hayata geçirilmesi öngörülmektedir."

Toplum temelli uygulamaların yaygınlaştırılması ile her çocuğun hizmetlerden ücretsiz olarak yararlanabileceğini, kadının ekonomik ve toplumsal hayata girişinin önü açılarak toplumsal kalkınmanın desteklenmiş olacağını belirten Başak, "Her çocuk en temel hakkı olan eğitimden yararlandıkça daha mutlu ve başarılı bir geleceğe adım atacak, ülke refahının artmasında pay sahibi olacaktır. Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları, üniversiteler, meslek odaları, sendikalar ve ilgili tüm paydaşlar, toplum temelli uygulamaların yaygınlaştırılmasını destekledikleri ölçüde kamusal ve kurumsal sosyal sorumluluklarını yerine getirmiş ve bölgesel ve toplumsal kalkınmayı hızlandırmış olacaklardır" şeklinde konuştu.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

UNICEF İyi Niyet Elçileri Türkan Şoray, Müjdat Gezen ve Kıvanç Tatlıtuğ Çocuklara Nasıl Yardım Edebileceğimizi Anlatıyor

UNICEF'in okul öncesi eğitimin güçlendirilmesi için başlattığı yeni reklam kampanyasında UNICEF iyi niyet elçileri olan Türkan Şoray, Müjdat Gezen ve Kıvanç Tatlıtuğ; çocuklara nasıl yardım edebileceğimizi anlatıyor;


Erzincan'da 8. Okul Öncesi Eğitim Şenlikleri başladı

Erzincan İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan 'Okul Öncesi Eğitim Şenlikleri' makam ziyaretleri ile başladı. Minik öğrenciler, İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen ile birlikte Vali Selman Yenigün’ ü ziyaret ederek düzenlenecek etkinliklere davet etti.


8. Okul Öncesi Eğitim Şenlikleri kapsamında Vali Yenigün'ü ziyaret eden minik öğrenciler, Yenigün'e çiçek ve davetiye verdi.


Bir süre minik öğrencilerle sohbet eden Erzincan Valisi Selman Yenigün, "“Biliyorsunuz okul öncesi eğitim artık Milli eğitimimizin son derece önem verdiği bir çağ. Bu konudaki çalışmalarda hızla sürdürülecektir. İlimizde de aynı şekilde okul öncesi eğitimin tüm 4-6 yaş gurubu çocuklarımızın faydalanmasına yönelik hazırlıklarımızı devam ettiriyoruz. Yakın bir zamanda ümit ve temenni ediyoruz ki bu yaş gurubundaki çocuklarımızın hepsi okul öncesi eğitimi alarak temel eğitime başlayacak. Bu anlamda okul öncesi eğitimin son derece yararlı olduğu da gözleniyor. Bu anlamda da bu şekil bir karar verilmiştir. Buradaki yavrularımızın hepsi temel eğitimin adayıdır.” dedi

14 Mayıs 2012 Pazartesi

AÇEV: Neden Okul Öncesi Eğitim Dışarıda bırakıldı?

   Okul öncesi eğitimi dışarıda bırakan '4+4+4' eğitim tasarısı ile ilgili tartışmalar sürüyor. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) da bir açıklama yaparak eleştirilerini dile getirdi. AÇEV'in açıklamasında "Okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması beklenirken neden dışarıda bırakıldığını anlamış değiliz" ifadesine yer verildi.


Açıklamada, 2005'te AÇEV tarafından başlatılan '7 Çok Geç' kampanyası kapsamında Türkiye'de okul öncesi eğitimin önemli bir ivme sağladığı belirtildi. Ve 2005 yılında 60-72 ay çocukları arasında yüzde 22 olan okul öncesi eğitimi okullaşma oranının 2011'de yüzde 67'ye ulaştığı bildirildi. Hükümet programında ve kalkınma planlarında yer alan 2013 yılında okul öncesi eğitimi yüzde 100'e ulaştırılması hedefi Milli Eğitim eski Bakanı Nimet Çubukçu ve Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından da yinelendiği hatırlatıldı. Dün AK Parti tarafından Meclise sunulan, kamuoyunda '4+4+4' eğitim tasarısı olarak bilinen 'İlköğretim ve Eğitim Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin okul öncesi eğitime olası yansımaları şöyle sıralandı:


- Türkiye'de okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınması beklenirken ve tüm açıklamalar buna işaret ederken bu kanun teklifinde neden okul öncesi dışarıda bırakılmış anlamış değiliz.

- Okul öncesi eğitimin okul başarısını doğrudan etkilediği bilinmektedir. Dolayısı ile ilköğretim ile ilgili düzenlemelerin okul öncesi eğitim ile ilgili düzenlemelerle entegre biçimde ele alınması gerekmektedir.

- Okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınmadığı sürece hizmetin devamlılığı garanti altına alınmadığı gibi eğitim politikalarında ve yatırımlarında önceliklendirilmeme riski taşır. Ayrıca, ilköğretimin kalitesi de olumsuz etkilenir.

- Okul öncesi eğitim konusunda toplumun bilinçlenmesi ve talebin oluşması sağlanmıştır. Toplum okul öncesi eğitimin hükümet tarafından önceliklendirdiğini düşünmektedir. Bu talep ve algı karşısında okul öncesi eğitimin bu kanun teklifi dışında tutulması toplumun beklentileri ile örtüşmemektedir.

- Okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamında olmadığı için ücretli olmakla beraber eğitim araç ve gereçleri devlet tarafından karşılanmamaktadır. Okul Öncesi eğitimin ücretli olarak devam etmesi en ihtiyaç sahibi kitlelerin ulaşmasını engellemekte ve toplumda fırsat eşitliğini olumsuz yönde etkilemektedir.

13 Mayıs 2012 Pazar

Okul Öncesi Dönemde Çocuklara Kitap Okuma Sevgisi Nasıl Kazandırılır?

TÜZDER Yönetim Kurulu Başkanı M. Hilmi Eren; okul öncesi dönem çocuklarına kitap sevgisinin nasıl aşılanabileceğini anlatıyor:


'Okul öncesi eğitim zorunlu olmalı! Neden mi?..'

Eğitimciler 12 yıllık kesintili zorunlu eğitim adına oluşturulan yasa teklifinde okul öncesi eğitim zorunluluk kapsamına alınmadığı için teklifin geri çekilmesini talep ediyor.


"Okul öncesi eğitim adına 2009 yılı itibarıyla büyük atılımlar,projeler gerçekleştirildi. Bunun yanı sıra bizler okul öncesini yaygınlaştırmak adına canımız pahasına ev ev dolaşarak alan taraması yaptık. Yapılan çalışmalarla geçmiş yıllara göre okul öncesi eğitimde çok büyük değişiklikler yaşanarak ciddi oranda okullaşma sağlandı.Ve beklide en önemlisi şuan birçok kişi okul öncesi eğitime çok sıcak bakıyor ,çocuklar üzerindeki öneminin bilincinde.

Son olarak dün akşamki haberde gördük ki okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması adına büyük bir hata yapılıp 1.sınıf 60 aylıktan itibaren başlayacak.Okul öncesi eğitim öğrencilerinin büyük çoğunluğunu 6 yaş grubu oluşturmakta.Bu yapılacak olan yeni düzenle ile hem çocuklar yaşlarının getirdiği becerilerin çok daha fazlasını göstermek zorunda kalacak ve gösteremeyip başarısızlık duygusuna kapılacak ki eğitimde başarısızlık duygusu küçük yaş çocuklarına tattırılmamalı.60 aylık olan bir çocuk özbakım becerilerinde tam olarak yetkinleşmemiş iken okuma-yazma öğrenmek mecburiyetinde kalacak.okul öncesi eğitimi yaygınlaştırma açısından ele alır isek son derece vahim bir durum karşımızda.

Türk insanları hepimizin bildiği gibi zorunda bırakılmadığı sürece yapılan uygulamalara katılmaz.İlköğretim zorunluluğu sürecinden hatırlamanızı isterim.Kaldı ki okul öncesi eğitim öğrenmenin en yüksek olduğu dönem olmasına rağmen ülkemizde son birkaç yıldır hak ettiği değeri görmektedir.Yukarıda da bahsettiğim gibi Okul öncesi eğitim öğrencilerinin büyük çoğunluğunu 6 yaş grubu oluşturmakta bu sebeple 1.sınıf eğitimi 60 aylıktan itibaren başlatıldığı ve aynı zamanda okul öncesi eğitim zorunlu kapsamına alınmadığı takdirde yapılan ve yapılacak olan tüm çalışmalar önemini yitirecektir.Anne babalar “nasıl olsa 6 yaşında 1.sınıfa başlayacak 1 sene daha evde otursun hem anasınıfı çok masraflı o masrafı kendimize yaparız”diyecekler ve eğitim tamamen göz ardı edilecektir.

Bu durumda okullaşma oranı hızla düşecek 6 yaşında anasınıfına göndermesi gereken veli çocuğu 1.sınıfa gönderecek sınıflar boşalıp kapanmak durumunda kalacak ve öğretmenlerimiz norm kadro fazlası haline gelip il veya ilçelerdeki okullara yönlendirilecek.Açık öğretim fakültesi ve Eğitim fakültesinde okuyan binlerce arkadaşımız atama beklerken atamaları yapılamayacak ve işsizler ordusuna daha binlercesi eklenecek.Saydığım olumsuzlukların yaşanmaması için kabul edilen teklifin yazdığım tüm boyutları ile düşünülmesini,geri çekilmesini ,okul öncesi eğitimin zorunlu olmasını sizden talep ediyorum."

-Abbas GÜÇLÜ