1 2 3 4

21 Aralık 2012 Cuma

Montessori Yöntemi ve Felsefesi Nedir?


Montessori Yöntemi’nin en önemli özelliği yöntemin kendine has bir eğitim felsefesinin üstüne inşa edilmiş olmasıdır. Maria Montessori kendi oluşturduğu eğitim yöntemini anlatırken şöyle der “Çocuğu çalıştım. Çocuğun bana verdiklerini aldım ve onları ifade ettim. İşte Montessori Yöntemi budur. ” Bugün dünyada Montessori Eğitimi öncelikle okul öncesi ve ilköğretimde uygulanmaktadır.


Montessori Yöntemi, çocuğun bir birey olarak tüm özelliklerini mümkün olabilecek en ileri seviyede geliştirmeyi hedefler. Bu yolda çocuğu sorular üreten ve sorularına cevaplar bulabilen biri olarak yetiştirir. Önemli olan kişinin kendine yeterli bir birey olabilmesidir.

Montessori Yöntemi özünde üreten ve mutlu insanlar yetiştiren bir hayat eğitimidir.

Montessori felsefesinin temeli; çocuğun ileride olacağı kişiyi, potansiyel olarak içinde taşıdığı düşüncesidir. Çocuğun bedensel, entelektüel ve duygusal potansiyeline tam anlamıyla ulaşması için özgürlüğe ihtiyacı vardır. Ama bu özgürlük, düzen ve özdisiplin yoluyla erişilecek bir özgürlük olmalıdır.

Dr. Montessori’ye göre çocuk, içi yetişkinler tarafından doldurulacak boş bir kâse değildir. “Konsantre olabilme ve uzun süre yoğunlaşabilme, irade disiplini ve olumlu sosyal davranış, öğrenme hevesi ve düzenli düşünme, hissetme ve hareket etme” özelliklerine sahipti. Bunlar, Montessori’ye göre psişik açıdan sağlıklı yeni çocuğun özellikleridir.

Montessori felsefesinde ‘çocuğun bireyselliği’ ön plandadır. Her çocuk, kendine özgü bir gelişime sahip bireysel bir kişiliktir.

Bir Montessori sınıfında, ‘evcilik’ anlayışı yerine, her davranışın gerektirdiği gerçek materyallerle ‘çalışmak’ ön plandadır. Çocuklar oynarken (aslında çalışırken) sınıf düzeninden ve malzemelerin korunmasından da sorumludurlar. “Yöntem; Çocuğa, Bilgiyi Dolaylı Olarak Öğretir ve Çocuklara Kendi Kendilerine Bakabilmeleri İçin Yardım Eder.”

MONTESSORİ EĞİTİMİNDE BASAMAKLAR

* Çocuğun Başkalarına da Hizmet Etmesi, Kendisine Verilenleri Yaşadığı Ortama Geri Vermesi; M. Montessori; “Eğitim mutlaka kişiye evrensel görevini öğretmelidir.” der. Sınıfta her materyalin sadece bir tane olmasının nedeni çocuğa sabrı, toleransı, başkalarını düşünmeyi ve paylaşmayı öğretmektir.

* Dünya Barışı: Evrensel görevlerin anlaşılması manevi bir gelişmedir ve iç barışı sağlar. İç barış da dünya barışının oluşmasına yardım eder.

* Hazırlanmış Çevre: Sınıf ortamı, öğrenmeyi mümkün kılan çeşitli çalışma alanları, çocuğun keşfetme eğilimini doyuracak şekilde yetişkin tarafından hazırlanır. Hazırlanmış ortamdaki zengin eğitim malzemeleri ile çocuklar kendi özgür seçimleri doğrultusunda, yaşlarına uygun beceri ve bilgileri kazanırken, büyük haz alırlar ve ilköğretime tam anlamıyla hazır hale gelirler.

* Özgürlük : Bir Montessori sınıfında çocuk; seçim yapmak, düşünmek ve bu düzenli hazırlanmış çevrede yaratıcı olmak için özgürdür. Özgürlüğün ilk şartı “bağımsızlık”, ikinci şartı ise “hazırlanmış çevre”dir. Üçüncü şart ise “özgür seçim”dir. Bu da düşünme ve muhakeme gücü ile bağlantılıdır. Çocuklara yetişkin yardımı olmadan, yalnız hareket etme olanağı verilmezse, onları hazırlanmış bir çevreye yerleştirmenin anlamı olmaz.

* “Bana Bunu Kendim Yapabilmem İçin Yardım Et.” : Öğretmenin çocuğa yapabileceği gerçek yardım; onun hassasiyetini ve ilgisini takip ederek seçenekleri net olarak sunmak, müdahaleden kaçınarak yaratıcı gücünü ortaya çıkarabilmesini sağlamaktır.

* Disiplin : Montessori, disiplinin, doğumla başladığına ve çocukta ortaya çıkması için yetişkin sevgi, saygı, güven ve özgürlük atmosferini yaratması gerektiğine inanır. Yetişkin, arzu edilen davranış konusunda model olmalı ve aynı zamanda çocuğu bu tarz davranışlara doğrudan yönlendirmelidir.

“Çocuğun özgür gelişmesinin sırrı; ruhen beslenmesi için gerekli olan şeylerin organize edilmesidir.” Bunun gerçekleşebilmesi için de ‘çevre’nin düzgün bir şekilde hazırlanmış ve gereken araçlarla donatılmış olması gerekir. Eğer çocuk kendi ihtiyaçlarına uygun bir çalışma alanı bulursa, bu onun kendisini geliştirmek için gerek duyduğu ihtiyacı, bize bildirmesini sağlar. Montessori eğitim sistemi, çocuğa bu çevreyi kurar ve çocuğun bu hazırlanmış çevrede güven içinde büyümesini sağlar.

Montessori yönteminin dayandığı dört temel ilke bulunmaktadır. Bunlar;

(1) “Kendi başıma yapmama yardım et”

(2) Her canlı varlığın kendine özgü bir gelişme planı vardır,

(3) ortam çocuğun yoğunlaşmasına elverişli olmalıdır,

(4) çocuğun gelişim evreleri “hassas dönemlerden” oluşmaktadır. Bunlar;

(1) “Kendi başıma yapmama yardım et”:

Montessori yönteminin çok sık tekrarlanan temel formülü budur. Çocuğu eğitimin gerçek bir rehberi olarak izlemek gerekir.Esas itibariyle “insan oğlu kendi kendini inşa eder.” Yetişkinin görevi çocuğun kendisini inşa etme sürecinde ona eşlik etmektir. Ve öncelikle kendisini geliştirmesinin ve kendisini inşa etme çalışmasının önündeki engelleri kaldırmak gerekir.

(2) İçkin (kendiliğinden) yapılanma planı:

Montessori, “hayatın doğal düzenine göre önceden yapılan bir şema bireylerin niteliğini belirler” diyor.

Eğitimde çocuğun özgür olması, içkin yapılanma planıyla belirlenen normal gelişimi engelleyen kösteklerden kurtulmadır. Her varlık gizli, örtülü güçlere sahiptir.

(3) Odaklanma ve dikkat:

Eğitimci çoçuk için amaçlı bir çevre ve ortam oluşturmalıdır. Bu ortam ona normal gelişme yönünde tüm varlığını toplamasına imkan vermelidir. “Odaklanma kendiliğinden kendi kendine eğitimin gerçek başlangıcını oluşturur ve çocuğu özgürleştirir.“

Öğretmenin temel görevlerinden biri uygun bir eğitim ortamı düzenlemektir.

Hazırlanan ortam odaklanmayı, iç düzeni, faaliyete yönelimi sağlamalıdır. Buradan hareketle çocuk çok sıkı incelemelerde bulunabilsin. Kısacası ortam çocuğun gelişim özellikleri dikkate alınarak uygun bir biçimde düzenlenmelidir.

(4) Gelişme Evreleri ve Eğitim:

Doğada kayıtlı kronolojik bir düzen vardır. Bu düzen çocuğun gelişme aşamaları, yani “hassas dönemler” olarak kendini göstermektedir. Eğitim bu dönemlerde duyarlı olmalıdır. Gelişim çizgisel bir seyir takip etmemesine rağmen, eğitim sistemi tamamıyla bu yanlış dogma üzerine inşa edilmiştir. Gelişme düz bir çizgi değildir, bir başkalaşımdır ve birbiri ardına gelen aşamalardan oluşmaktadır. Eğitim kendisini bu duruma uydurmak zorundadır.

Çocuklar bir gün yetişkin olacaklar ve hemen şimdi geleceklerini inşa etmeye başlamaktadırlar. “Hayatta başarılı olmak” için, her şeyden önce kendilerine güvenmeleri gerekir. Kendine güven aynı zamanda başkasına saygı temeline dayanmaktadır. Yetişkin bu dönemde çocuğun bu görevi başarılı bir biçimde yerine getirmesinde yardımcı olmalıdır. Bunun için yetişkin çocuğa bağımsız hareket etme, kendi başına yapabilme ve bağımsız düşünme imkanı vermelidir.

Bunu yapabilmek için, evde anne-baba, okulda öğretmen çocuğun hizmetine çocuğa uygun bir çevrede uygun öğretim materyali sunmalıdır. Bu materyal, çocuğun kültürün temel kavramlarını( yazma, okuma, matematik, biyoloji, coğrafya…) kendi kendine keşfetmesinde yardımcı olmalıdır. Çocuğun kişiliğinin ve zekasının gelişmesinde, hareket etme gözlem yapma, beş duyu organının hassaslaştırılması, sosyalleşme ve çalışmadan zevk alma önemli bir işleve sahiptir.

Tanınmış Bazı Montessori Öğrencileri:

1-Jeff Bezos, Amazon.com’un kurucusu

2-Sergey Brin ve Larry Page, Google.com’un kurucuları

3-Friedensreich Hundertwasser, Avusturyalı ressam ve mimar

4-Jimmy Wales, Wikipedia’nın kurucusu

5-Katherina Graham, Washinton Post’un sahibi ve editörü,

Kaynak: Eriman TOPBAŞ, Montessori Yöntemi İle Çocuk Eğitimi, Tekağaç Eylül



Yayıncılık, Ankara,2004

"Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi" Projesi


Haber: 'Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi' Projesi

Ağrı'da "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi" Projesi kapsamında toplu temelli erken çocukluk hizmetlerinin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara başlandı.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın UNICEF'in teknik desteği ve Avrupa Birliği'nin finansal desteği ile hayata geçirdiği "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi" projesi, 10 pilot ilerinden biri olan Ağrı'da da başladı. Konu ile ilgili gazetecilere açıklama yapan İl Milli Eğitim Müdürü FatihBaşak, "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi" Projesi'nin dezavantajlı çocukların ve ailelerinin gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıt ve devamlarını artırmaya katkı sağlamayı amaçladığını belirterek, "MEB kurumlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının, belediyelerin ve STK'ların kapasitesini arttırmak ve toplum temelli modeller ve ortaklıklar geliştirmek yoluyla dezavantajlı çocuklar ve aileleri için nitelikli gündüz bakım ve okul öncesi eğitim hizmetleri oluşturmak ve geliştirmektir" dedi.

Projenin, pilot olarak seçilen Adana, Ağrı, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, Hatay, İzmir, Mersin, Şanlıurfa ve Van illerinde uygulandığını ifade eden Başak, MEB ve UNICEF tarafından görevlendirilen Saha Koordinatörü Sevgi Özdinç'in Ağrı'daki ilgili kuruluşlar ile görüşmelere başladığını söyledi. Toplum temelli hizmetlerin; yerel düzeyde oluşum, yerelin ihtiyaç ve özelliklerine uygunluk, yerel katılım ve yerelden sahiplenme ilkelerine dayandığını dile getiren Başak, sözlerine şöyle devam etti:

"Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında oluşturulacak olan toplum temelli erken çocukluk hizmetlerinin Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda, yerel yönetimler, kamu kurum ve kuruluşları, özel kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları işbirliği ile oluşturulması ve yürütülmesi, yerel kaynakların etkin bir şekilde kullanımı ile finanse edilmesi, özellikle okul öncesi eğitime erişimi olmayan ve erişim zorluğu yaşayan dezavantajlı çocukları yönelik engelli, yoksul, göç ile gelmiş, roman, kırsal ve dağlık bölgelerde yaşayan vs. oluşturulması, çocukların farklı ihtiyaçlarına göre şekillendirilebilme esnekliğine sahip olması yani tam günlük, yarım günlük, haftada 2-3 gün tam veya yarım günlük programlar, oyun otobüsleri, çocuk-ebeveyn programları ücretsiz olması, var olan ancak kullanılmayan/atıl durumda olan fiziksel mekanların donatılmasıyla hızlı bir şekilde ve düşük maliyetler ile oluşturulması, Millî Eğitim Bakanlığı onaylı eğitim programının vizyon ve ilkelerini temel alması ve Millî Eğitim Bakanlığı'nın kalite standartları temelinde hayata geçirilmesi öngörülmektedir."

Toplum temelli uygulamaların yaygınlaştırılması ile her çocuğun hizmetlerden ücretsiz olarak yararlanabileceğini, kadının ekonomik ve toplumsal hayata girişinin önü açılarak toplumsal kalkınmanın desteklenmiş olacağını belirten Başak, "Her çocuk en temel hakkı olan eğitimden yararlandıkça daha mutlu ve başarılı bir geleceğe adım atacak, ülke refahının artmasında pay sahibi olacaktır. Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları, üniversiteler, meslek odaları, sendikalar ve ilgili tüm paydaşlar, toplum temelli uygulamaların yaygınlaştırılmasını destekledikleri ölçüde kamusal ve kurumsal sosyal sorumluluklarını yerine getirmiş ve bölgesel ve toplumsal kalkınmayı hızlandırmış olacaklardır" şeklinde konuştu.